Yoğun Olmak ile Üretken Olmak Neden Aynı Şey Değil?
- Tarafından Sanalofisbul
- Sanal Ofis
Modern iş dünyasında en sık duyduğumuz cümlelerden biri şudur:
“Çok yoğunum.”
Takvimler dolu, toplantılar arka arkaya, e-postalar hiç bitmiyor. Ancak tüm bu koşuşturmanın sonunda ortaya çıkan somut sonuçlar çoğu zaman beklendiği kadar güçlü olmuyor. İşte tam bu noktada önemli bir ayrım ortaya çıkıyor: yoğun olmak ve üretken olmak aynı şey değildir.
Yoğun Olmak Nedir?
Yoğun olmak, bir günün büyük bölümünü işle ilgili aktivitelerle doldurmak anlamına gelir.
Toplantılara girmek, mailleri yanıtlamak, rapor hazırlamak, mesajlara cevap vermek yoğunluğun klasik göstergeleridir.
Yoğunluk genellikle hareketle ilgilidir.
Sürekli bir şeyler yapılır, ama yapılanların ne kadar değer ürettiği çoğu zaman sorgulanmaz.
Üretken Olmak Ne Anlama Gelir?
Üretkenlik ise sonuç odaklıdır.
Bir iş gününün sonunda şu soruya net bir cevap verilebiliyorsa üretkenlik vardır:
“Bugün hangi somut çıktıyı ürettim?”
Üretken çalışan ya da yönetici, daha az iş yapabilir ama daha fazla değer ortaya koyar. Önemli olan harcanan süre değil, elde edilen etkidir.
Neden Yoğunluk Üretkenlik Sanılır?
İş dünyasında yoğunluk uzun yıllardır bir başarı göstergesi gibi algılanıyor. Bunun birkaç temel nedeni var:
Dolu takvimler çalışkanlık izlenimi verir
Sürekli meşgul olmak sorumluluk sahibi gibi görünmeyi sağlar
Sonuçtan çok çaba ödüllendirilir
Bu kültürde insanlar farkında olmadan iş yapmak yerine işi gösterme refleksi geliştirir.
Toplantı Kültürü Yoğunluğu Nasıl Artırıyor?
Plansız ve amacı net olmayan toplantılar, yoğunluğun en büyük kaynaklarından biridir.
Birçok toplantı karar almak yerine zamanı doldurur.
Toplantı sayısı arttıkça, derin düşünme ve gerçek üretim için gereken alan daralır. Sonuç olarak çalışanlar gün boyu meşgul olur ama gün sonunda ilerleme hissi oluşmaz.
Üretkenliğin Önündeki Gizli Engel: Sürekli Bölünme
E-posta bildirimleri, anlık mesajlar ve beklenmedik talepler zihinsel odağı sürekli böler.
Oysa üretkenlik, kesintisiz düşünme süresi gerektirir.
Bir işi gerçekten iyi yapmak için gereken süre, bölünmeler nedeniyle fark edilmeden iki katına çıkar. Bu da yoğunluk hissini artırırken verimi düşürür.
Yoğunluktan Üretkenliğe Geçiş Nasıl Mümkün?
Üretken olmak için öncelikle şu sorular sorulmalıdır:
Bu iş gerçekten gerekli mi?
Bu işi yapmasam ne olur?
Bugün yapılması en değerli tek iş ne?
Gün içinde az sayıda ama etkisi yüksek işe odaklanmak, yoğunluğu azaltırken gerçek çıktıyı artırır.
İş Dünyasında Yeni Bir Ölçüt Gerekiyor
Artık iş dünyasında başarıyı ölçerken “kaç saat çalışıldı” sorusu yetersiz kalıyor.
Asıl sorulması gereken şudur:
“Ortaya ne kondu?”
Şirketler ve çalışanlar, yoğunluğu değil katma değeri ödüllendirdiğinde, üretkenlik doğal olarak artar.
Sonuç
Yoğun olmak gözle görülürdür, üretken olmak ise sonuçla anlaşılır.
Gerçek ilerleme, sürekli meşgul olmaktan değil, doğru işe odaklanmaktan geçer.
İş dünyasında fark yaratanlar, en çok çalışanlar değil; en doğru yerde enerji harcayanlardır.
